Ana Sayfa

  

   

Deliye Her Gün Bayram

  

Öyle parçalandım ki ömrümde sevgiyle öfke arasında
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı arada

 

Bi de bir gün baktım gökyüzüne, bir bayram gecesi
Bi kestane fişeği açmış yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne

 

~ Can Yücel ~

          

  

Hepinize Merhaba,

 

Bir bayram ayı daha geldi. Günlerimiz çok buruk, çünkü her fırsatta öfke sevgiyi vuruyor. Biz de bu vuruşmaya içimiz parçalanarak bakıyor ve sevgi öfkeyi kaçırsın diye umut ediyoruz.

 

Ne güzel olurdu her günümüz bayram olsa da umutlarımızı ve çocuklarımızı gökkuşağı ile sarıp sarmalayabilseydik. Ama tabii o zaman deli olmamız gerekirdi. Gerçi şöyle bir düşününce "kimbilir, belki de hiç fena olmaz," diyesi geliyor insanın. Böyle diyorum, çünkü bu yazıyı yazarken geçenlerde epostama gelen bir fıkra geldi aklıma. Aklıma geldi deyince paylaşmak da gerekir elbet. 

 

Fıkra şöyle: Adamın birisinin arabasının lastiği tam tımarhanenin önünde patlar. Adam arabayı kenara zor yanaştırır. Sonra kriko, stepne, bijon anahtarı ve tekeri söker. Ama söktüğü dört adet bijon yuvarlanıp yağmur mazgalına düşer. Mazgal açılır gibi değil, bijonlar ise görünmemektedir. Adam bir sağına bakar, bir soluna bakar, çaresizce kaldırıma çöker. Olayı en başından beri tımarhanenin demir parmaklıklı penceresinden izleyen bir deli seslenir, "Ula salaaak! Sen ne yapıyorsun orada öyle?". Adam, "Sorma birader, lastik patladı ve değiştirirken bijonları mazgala düşürdüm," diye cevap verir. Bunun üzerine deli, "Düşündüğün şeye bak! Diğer lastiklerden birer tane bijon çıkart. Hepsi üç bijonlu olsun. Seni lastikçiye kadar idare eder," der. Adam hemen denileni yapar ve akıl hastanesindeki deliye seslenir, "Senin ne işin var tımarhanede?" Delinin cevabı, "Biz burada delilikten yatıyoruz kardeşim, salaklıktan değil...!" olur.

 

Dolayısıyla yaşadığımız sorunlara çözüm üretebilmek açısından biraz deli olmanın zararı değil, bilakis faydası vardır. Delilik ifadesine en yakın olan kartımızın Ay olduğunu, ama Ay kartının derinliklerinde kaybolmayıp onunla eşik atlamayı başarabilecek olursak, en zengin potansiyellerimizi yaşama fırsatını yakalamış olacağımızı vurgulayacak olursam, belki ne demek istediğimi daha açık ifade etmiş olurum. Bu kartta herşeye rağmen sudan çıkıp karaya ayak basan bir Yengeç vardır ve o bize Yengeç Dönencesi'ni, yaz mevsiminin ve gündüz kuşağının başlangıcını, Güneş'i müjdeler. Ama o yengecin karaya ayak basması cesaret, yani yiğitlik gerektirir ve "atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler."

 

Bayram ise bizim kupalarımızdır. Gökkuşağını onlarda görürüz. Barış, sevgi, birlik, aile ve çocuk onlardadır. Gerçi Kupa Beşlisi'nde olduğu gibi yıktığımız kupalar da vardır, ama Kupa Ası ile başlayıp Kupa Onlusu'na varmak, gökkuşağı ile sarılıp sarmalanmak ve karşımızda Kupa Prensi'ni bulmak ya da karşımızdaki için bir Kupa Prensi olmak bizim elimizdedir.

 

Prensler, bize dışarıdan sunulan ya da yolumuza çıkan fırsatları temsil ederler. Kupa Prensi ise bize bir başkasından gelen, hoşnutluk ve şükran duygusu yaşatan bir sevgi ifadesi ya da bir barış önerisidir. Bir iltifat, bir jest, bir övgü, bir duygusal doyum yaşama fırsatıdır ve bizi mutlu eder.

 

Şimdi bayram bize birer Kupa Prensi olma fırsatı sunuyor. Kupa Prensi olmayı mı, yoksa Kupa Dörtlüsü olmayı mı seçeceğimiz ise bize kalıyor.

 

Seçiminizin Kupa Prensi'nden yana olması dileğiyle bayramınız kutlu, yolunuz açık olsun.

 

© Güneş İlhan, Kasım 2011, İstanbul 

     

         

tarotdergisi@gmail.com

Başa Dön

© 2005-2022, BARIŞ İLHAN YAYINEVİ

Bu sitedeki tüm yazıların yayın hakkı Barış İlhan Yayınevi'ne aittir. İzinsiz hiçbir alıntı yapılamaz ve kopya edilemez.